Ana içeriğe atla

İlk Mısra


Yalnızlık çökmüş gülüşüne
seni ne kadar az özlemişim meğer
neyin eksik olduğunu neyin senden fazla olamayacağını
ve nelerin fazlaca eksileceğini gördüm.
Saat gece üç olduğunda yelkovanın ne kadar kibirli olduğunu gördüm.
Hangi okyanusa kıyısı olmayan ülkelerde
hangi saatlerde yürünemeyeceğini gördüm.
Bozkır kokusu muydu kalbine paralel uzanan
yoksa bu da mı romantik diye yarıda bırakılan birkaç kelime
Eski sevgilisini ilk sevgilisiyle aldatan şair asabiliği vardı mısralarında
ya da ben Özdemir Asaf'ı seslendiriyordum Cemal Süreyya'nın şiirlerinde
Ne sen bana hatırlattın kalemin beni senden daha çok sevdiğini
ne de ben uçlu kalemlerinden anlayabildim benim sensiz şiirlerimi
Ne eskisi kadar güzel yazılabilirdi şiirler
ne de tekrar başlanabilirdi söndürülmüş bir mısradan
çekilmeye çalışılan son nefesler.
Masa lambası kadar konuşabilirdi her kadın yatağının ucunda
içeriye vuran sokak ışıkları gibi örselenmiştiler perdelerde
ve ben son kez bir su verebilirdim
 cenazesi kalkmamış bir annenin öksüz çocuklarına.
Ne sen gidince son bulurdu bu şiirler
ne de sen varken hiç yazılmamış mısralar özlenirdi pişman gözlerde.
Bir fon müziği olabilir miydin bir show programının kısacık reklamında
yoksa orkestra mı unutmuştu mi sesinin verdiği merhameti
soğuk Ankara sokaklarında
Ankara güzel olabilirdi hala
ve de gidilmek istenmeyen ağa torunu misali İstanbul da
ama İzmir ne büyürdü bundan sonra
ne de tek bir buhran kalırdı ıslak sokaklarında


Yunus HAVAN

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANCAK ANILMAYACAK MI?

                     Kullandığımız cümlelerin bir önemi olmayabiliyor. Bir görüş hakkında konuşuyor, emek sarfediyoruz ve biri geliyor sizin muazzam cümlenizin sonuna 'ancak' sözcüğünü ekliyor. Hatta genellikle kendi cümlesinin sonuna. O anda ne sizin bir öneminiz kalıyor ne de görünüşünüzün. O kişi hepsini yok ediveriyor birden bire ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Eğer söylediklerimizi bir çırpıda silen böyle bir silgi varsa, benim konuştuklarımın ne anlamı kalıyor? Kaldı ki kullandığınız her sözcük doğru ve hiçbir yalan barındırmıyorsa ne yapacaksınız? Bu bana aslında şunu farkettirdi: kişi eğer bu kelimeyi kullanıyorsa, zaten bundan öncekiler birer atıştırmalık, birer meze haline dönüyor. Aslında kişinin söylemek istediği bundan sonra başlıyor. Peki öyleyse bunun sebebi nedir? Yani bu kelimeden önceki atıştırmalıklardan bahsediyorum. Bunlar sadece birazdan gelecek olan ana yemeğe midemizi hazırlamak için, midemizin bu ağır yemeğe hazırlıksız yakalanmaması için yapılan bir

Afra

Afra meyveler içinde en sevdiğim elmaydı bu haziran ayına kadar nedense bir umut gelmedi bu haziranda bana ve ben elmaları bıraktım sen yüzünden mi yüzündeki benden mi bilmiyorum ama bir sonraki haziranı bekleyeceğim meyveler içinde dediğime bakma bana göre sadece elma meyvedir ne muzun egosunu severler bendeki bizler ne de çileğin o yumuşak sözlerindeki çatlakları ne tür elma diye sorarlar bir de sanki aşkın türevlerini her sabah duşla temizlemek zorundaymış gibi elmayı yıkamak zorunda hisseden o vahşi insansılar sen yıkar mısın bilmem ama ben sevişeceğim kadını önce yıkamam mesela kaldı ki hakaret etsem daha az koyar bana bir de elmadan fal bakar bizimkiler ki bizimkiler dediğime bakma ne dost bilirim onları ne de düşman elmamın sapını çevirip kaç yıl sonra evleneceğini bulmaya çalışanlar sonra elmayı kesenleri tanır mısın bilmem benim lanetlerimdir onlar  kalbini söküp kanlarında fasulye yetiştireceğim zavallılar sen o elmaları ne zaman ısırsan ismini bilmediğin o