Ana içeriğe atla

Afra



Afra

meyveler içinde en sevdiğim elmaydı bu haziran ayına kadar nedense bir umut gelmedi bu haziranda bana ve ben elmaları bıraktım
sen yüzünden mi yüzündeki benden mi bilmiyorum ama bir sonraki haziranı bekleyeceğim


meyveler içinde dediğime bakma bana göre sadece elma meyvedir ne muzun egosunu severler bendeki bizler ne de çileğin o yumuşak sözlerindeki çatlakları

ne tür elma diye sorarlar bir de sanki aşkın türevlerini her sabah duşla temizlemek zorundaymış gibi elmayı yıkamak zorunda hisseden o vahşi insansılar

sen yıkar mısın bilmem ama ben sevişeceğim kadını önce yıkamam mesela kaldı ki hakaret etsem daha az koyar bana

bir de elmadan fal bakar bizimkiler ki bizimkiler dediğime bakma ne dost bilirim onları ne de düşman elmamın sapını çevirip kaç yıl sonra evleneceğini bulmaya çalışanlar

sonra elmayı kesenleri tanır mısın bilmem benim lanetlerimdir onlar
 kalbini söküp kanlarında fasulye yetiştireceğim zavallılar

sen o elmaları ne zaman ısırsan ismini bilmediğin o hayırsızı yani beni ısır
sanki çürük yeri es geçip de biraz yandan ısırınca arta kalan çürükleri biriktirdiğim gibi
bana bıraktığın kalbimde


Yunus Havan






Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

ANCAK ANILMAYACAK MI?

                     Kullandığımız cümlelerin bir önemi olmayabiliyor. Bir görüş hakkında konuşuyor, emek sarfediyoruz ve biri geliyor sizin muazzam cümlenizin sonuna 'ancak' sözcüğünü ekliyor. Hatta genellikle kendi cümlesinin sonuna. O anda ne sizin bir öneminiz kalıyor ne de görünüşünüzün. O kişi hepsini yok ediveriyor birden bire ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Eğer söylediklerimizi bir çırpıda silen böyle bir silgi varsa, benim konuştuklarımın ne anlamı kalıyor? Kaldı ki kullandığınız her sözcük doğru ve hiçbir yalan barındırmıyorsa ne yapacaksınız? Bu bana aslında şunu farkettirdi: kişi eğer bu kelimeyi kullanıyorsa, zaten bundan öncekiler birer atıştırmalık, birer meze haline dönüyor. Aslında kişinin söylemek istediği bundan sonra başlıyor. Peki öyleyse bunun sebebi nedir? Yani bu kelimeden önceki atıştırmalıklardan bahsediyorum. Bunlar sadece birazdan gelecek olan ana yemeğe midemizi hazırlamak için, midemizin bu ağır yemeğe hazırlıksız yakalanmaması için yapılan bir

İlk Mısra

Yalnızlık çökmüş gülüşüne seni ne kadar az özlemişim meğer neyin eksik olduğunu neyin senden fazla olamayacağını ve nelerin fazlaca eksileceğini gördüm. Saat gece üç olduğunda yelkovanın ne kadar kibirli olduğunu gördüm. Hangi okyanusa kıyısı olmayan ülkelerde hangi saatlerde yürünemeyeceğini gördüm. Bozkır kokusu muydu kalbine paralel uzanan yoksa bu da mı romantik diye yarıda bırakılan birkaç kelime Eski sevgilisini ilk sevgilisiyle aldatan şair asabiliği vardı mısralarında ya da ben Özdemir Asaf'ı seslendiriyordum Cemal Süreyya'nın şiirlerinde Ne sen bana hatırlattın kalemin beni senden daha çok sevdiğini ne de ben uçlu kalemlerinden anlayabildim benim sensiz şiirlerimi Ne eskisi kadar güzel yazılabilirdi şiirler ne de tekrar başlanabilirdi söndürülmüş bir mısradan çekilmeye çalışılan son nefesler. Masa lambası kadar konuşabilirdi her kadın yatağının ucunda içeriye vuran sokak ışıkları gibi örselenmiştiler perdelerde ve ben son kez bir su verebilirdim  cena